Yokluğun varya
akıllara ziyan geliyor,
tıka basa tımarhaneler
Mazhar Osman’ı arıyor
ziftlenmiş zavallı zihinler.
Aşk a kilitli bütün kalpler
sevda virüsü saldırıda
salgın kenti aşmış
dünyaya yayılmakta...
Sevdalıları imha ediyor askerler
salgın bulaşıcı
aşıkların sayıları arttıkça
yok olacak evren,
satılık aşklar sahibinden devren
ama alan yok.
´´ nasıl aşık olunmaz´´
dersleri veriliyor
kenar, köşe, her bir adım kalpte.
Her şey şer, her şey saçma
anlamsız, mantıksız.
her ne oluyorsa
vallahi senin yokluğundan oluyor.
Yokluğun var ya...
dermanı dermansız yapan yokluğun,
yokluğun açlık,
yokluğun soğuk,
yalınayak yetimin gözyaşı yokluğun...
Yokluğun var ya...
öksüze atılan şamar,
yetimden esirgenen sevgi,
kelime-i şahadet için saklanmış
son nefesi çalan adi hırsız yokluğun...
bakire kalpleri dul eden virüs yokluğun
dünyamı metrekareye sığdıran
mercek yokluğun...
Yetmez! daha anlatayım mı?
Yokluğun var ya...
tat alma duyumu bozan,
dünyayı gözümde kıyamet kılan
yokluğun var ya...
yaşarken ölümle metres kalmak,
ölememek sürünmek,ziyan olmak,harcanmak yokluğun.
Hiç bir zaman terk edişini
hazmedemez bu yürek
metresimle nikah kıyana dek
peşimi bırakmaz yokluğun.
Yokluğun yokluk, yokluğun açlık,
kanatsız kuş yokluğun,
sinsice katlettiğin
aşkımın çığlığı yokluğun.
Yokluğun var ya...
sırat köprüsünden geçmeye bir adım kala
uçurumdan düşmek yokluğun.
yokluğun boşluk, huzursuzluk,
bir lokma ekmeği boğazıma dizen
zehir zıkkım,
akla zeval yokluğun...
Senin yokluğun var ya......